EĞİTİM EKONOMİ EHLAK

Doğruya doğru. Üçü de çok önemli.
Eğitimsiz bir toplumda ekonomi gelişemez, ekonomisi gelişmiş bir toplumda ahlak (ehlak) olmazsa iş büyümez.
Ancak ne yapıp etsek de yıllarca eğitim sistemimizi belli bir kaideye oturtamadık.
Eğitim, her zaman siyasetin oyuncağı oldu.
Bir gelen diğerinin yaptığını yıktı, yeni gelen eskiyi çizip attı.
Zor da olsa 5 yıllık ilkokul döneminde sistem oturmuştu. Ardından kesintisiz 8 yıllık eğitim başladı ve 8 yıllık ilköğretimi bitirdiği halde okuma yazma öğrenememiş mezunlarımız oldu. Eğitimcilerin “başımıza bela olmasın” düşüncesiyle sınıf geçirdikleri bu çocuklar, liseye de girdi. Lise de de aynı tutumla mezun oldular. Öylesine şahit olduk ki, liseyi bitirdiği halde okumayı düzgün çözememiş, yazması “hak getire” lise mezunlarımız oldu.
Ardından 4+4+4 sistemli eğitim dönemi başladı. Hem de henüz altına bez bağlanacak yaştaki çocukların velilerinin rızasıyla okula kaydının yapıldığı bir döneme merhaba dedik. Dört yaşında anaokuluna, beş yaşında ilkokula başlayan çocuklar da kesintisiz sekiz yıllık sistemdekinden farklı olmadı. İlkokul dördüncü sınıfı sekiz yaşında bitiren çocuklar da okuma yazmada zayıf kaldılar. Hatta “el yazısı” saçmalığıyla aylarca uğraşan bu çocukların büyük bölümü, kendi yazdığı yazıyı okuyamaz haldeler. Tabi ki bu ler ekseriyet için geçerli değil. İlkokul birinci sınıftan itibaren okuma yazmayı güzelce öğrenen, müfretadatta verilenleri hakkıyla belleyen çocuklar da var. Eleştirimiz, çoğunluğu müfredatta verilenleri öğrenemeden mezun edilen çocuklar yetiştiren eğitimciler için, eğitim sistemi için.
Önceki gün sokakta oynayan binamız çocukları ile sohbet ederken, ilkokul dördüncü sınıfı bitiren bir çocukla ekmek hesabı yapıyorduk. “Bir ekmek 60 kuruş, üç ekmek alsan kaç lira tutar?” diye sorduğumuzda bir türlü doğru cevabı bilemedi. Sonunda, “biz ekmeği fişle alıyoruz” diyerek kıvrak zekasını kullandı. Biz ekmeği fişle alıyoruz derken, doğru cevabı bilmemenin üstesinden gelen çocuk böylece zekasının yerinde olduğunu ispatlıyor ancak eğitim verenlerin kendisine bir şey veremediğini gösteriyordu.
Bizim zamanımızda böyle miydi diye düşünüyorum.
Kesinlikle böyle değildi.
Bizim çağımızda ilkokula başlama yaşı 7-8 idi. Boyum da kısa olduğundan ben ancak 8 yaşında ilkokula başlamıştım ve okula gittiğimde okuma biliyordum. Çok kısa süre içersinde yazmayı da öğrenmiştim. İlkokulu bitirdiğimizde ise günümüzün lise mezunları ile yarışabilecek seviyede eğitim almıştık diyebilirim. Ben okula büyük gitmemiştim. Normali buydu. Anormal olanı ise sakal bıyık traşı olmaya başlayanların bizimle birlikte ilkokul sıralarında oluşuydu. İlkokulu bitirdikten sonra askere gidenler vardı içimizde.
Sonuç olarak sistemde büyük bir yanlışlık olduğunun kesin oluşu.
Eğitim, ekonomi ve ehlak için kafa yormaya değer.