CANLI BOMBANIN BABASI KİMDİ?

Önce birkaç dakikalık karşılıklı silah sesi geldi. Saat 01.15 idi. Bu saatte düğün olmazdı. Öyle düğünde sıkılan silaha filan da benzemiyordu zaten. Çatışma olduğu belliydi. Bir süre devam etti. Bir iki dakika sonra balkona çıkıp baktığımda otogar karşısındaki mahalleye yukarı caddeden polis araçları ve ambulanslar akın ediyordu. O an da bir süre karşılıklı silah sesi duyuldu. Ardından sesler kesildi.

Ardından gazeteciler ve internetçiler sosyal medyadan edindikleri, duydukları her şeyi haber diye paylaşmaya başladı. Yalanı, yanlışı havada uçuştu.

Aktarılan ilk bilgilerde “Bir uzman çavuşun oğlu” olduğu bilgisi verildi. Bir başkası saldırganlardan ikisinin bayan, birinin erkek olduğunu söyledi. Başka biri saldırganın “Emekli astsubay çocuğu” olduğunu yaydı.  Sabah ise saldırganın yanında annesi ve kız kardeşinin bulunduğu söylendi.

Üç polisin yaralandığı, saldırganın ise intihar ettiği duyuruldu. Kimse doğru bir bilgiye sahip değildi. Gazeteci Reşat Uzun, hemen evinin yanında meydana gelen bu olay nedeniyle soluğu sokakta almıştı. İlk doğru bilgiyi aktardı. Otogarda saldırı olmuş, saldırgan otogar karşısındaki mahalle içine kaçmıştı.

Olayın perde arkası nedir bilemiyoruz ama silah sesleri duyulduktan hemen sonra “Uzman Çavuş”, “Başçavuş”, “Emekli Astsubay” ünvanlarının geçmesi hoş olmamanın yanında bana bir “kasıt” gibi geldi. Her gün onlarca çatışma, olay oluyor, bu olayların faillerinin hiç biri babasının ünvanı, mesleği ile anılmazken Urfa’da meydana gelen bu olay için baba mesleği işin içine karıştırılarak “Terör olayı değil” vurgusu yapılıyor.

Bugüne kadar hiçbir olayda saldırganın babasının adı sanı anılmazken bu olayda neden bu vurgu yapıldı? Ankara saldırısını yapanların, Atatürk Havalimanı’nda onlarca kişiyi öldüren teröristlerin babaları ne iş yapıyordu acaba?

Yine saldırganın görüntüsü olduğu iddia edilen bir güvenlik kamerası görüntüsü de yayınlandı. Görüntüde biri elini kolunu sallayarak oldukça rahat bir şekilde yürüyor.

Olay ne şekilde gerçekleşti, hangi şartlar hâkimdi bilemiyoruz ama önceki gece üç babayiğidin kanı toprağa düştü. Üç dağ yıkıldı, üç ana yüreği yandı.

Akıllarda soru işaretleri bırakan bir olaydı.

Otogarda kimlik soran bu polislerin 17 yaşındaki bir çocuğu ellerinde tutacak kadar eğitimleri yok muydu? İki polis şüpheliyi kontrol ederken uzaktan gözetleme yapan başka polis ya da polisler ne yapıyordu?

Dakikalarca karşılıklı silah atışması olduğu, yüzlerce kurşun sıkıldığı halde sadece üzerinde silah taşıyan bir çocuk kaç mermi taşır sorusu akıllara geliyor.

17 yaşındaki bir çocuk, ister terörist olsun, ister akıl hastası olsun üç polisi yaralayıp elini kolunu sallayarak gidiyor, ardına düşen polisleri de yaralıyorsa polisimizin büyük bir hatası vardır.

Belki “Delinin biri kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” dedikleri budur.

Şanlıurfa Valisi Göngör Azim Tuna, üç polisin şehit olduğu, 3 polisin de yaralandığı olayla ilgili şu açıklamayı yaptı: "Maalesef elim üzücü bir hadise yaşadık. Görevini yapmakta olan arkadaşlarımız otogarda normal arama tarama faaliyetleri sırasında karışlarına bir aile geliyor. Annesi ve kız kardeşiyle beraber genç bir delikanlı polislerce aranmak istemiyor. O anda emekli olan uzman çavuş babasına ait beylik tabancasını habersiz almış, onun silahını taşıyan gencin ailesinin ifadesine göre psikolojik sorunları olan 17 yaşında bir delikanlı. O sırada 3 polisimizi yaralıyor. Daha sonra kaçıyor. Maalesef yaralı 3 polisimiz belirli aralıklarla tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Çok üzgünüz halen 3 yaralı arkadaşımızın ise tedavisi devam etmektedir. Daha sonra bu saldırgan yakalanıyor ve çıkan çatışmada ölü olarak ele geçiriliyor. Şu anda 3 şehit, 3 yaralımız bulunmaktadır. Bu olayın terörle hiçbir alakası bulunmamaktadır. Görevi başında 3 tane değerli arkadaşımızı kaybetmek bizleri derinden üzmüştür. Milletimizin başı sağ olsun. Şanlıurfa'da olmasını arzu etmediğimiz basit bir hadisedir. Bolulu bir aile babası emekli olmuş Bolu'ya gideceklerdi." 

Olay her ne ise olan insanımıza oldu.

Dün, Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü’nde düzenlenen törenle şehitlere son görev yapıldı. 32 yaşındaki Hasan Hüseyin Çalışkan (Urfa), 46 yaşındaki Mehmet Ünaldı (Osmaniye) ve Sinan Akdemir (Kilis) ölümsüzlüğe uğurlandı.

Şehit polislerimize yüce Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralı polislerimize de acil şifalar dileyelim.